“Kendime Düşünceler”: Bir İmparatordan Bilgelik Esintileri

Bir kral olsaydınız, hem de Roma İmparatorluğu gibi devasa bir imparatorluğa hükmetme imkanı bulsaydınız, gelecek nesillere söylemek üzere neleri biriktirirdiniz? Roma doğumlu “Stoacı İmparator” ya da “Filozof imparator” gibi sıfatlarla anılan Marcus Aurelius Antoninus Augustus (MS.121-MS.180), hayatı boyunca içselleştirdiği düşünceleri “Kendime Düşünceler” adlı eserde toplamış, stoa felsefesinin genel hatlarını, kendi kişisel gelişimini ve bu gelişimden doğan düşünceleri akıcı bir üslupla aktarmıştır. Stoa felsefesinin anlaşılması bakımından önemli bir yere sahip olan eser, aynı zamanda bir imparatorun iç dünyasıyla yaptığı muhasebe bakımından da okunmaya değer kıymettedir.

Roma’da doğan Marcus Aurelius, Nicolo Machiavelli’nin tabiriyle “5 iyi Roma İmparatoru’nun sonuncusu”dur.  Onun, “Kendime Düşünceler” adlı kitabı, bir imparatorun ağzından yazılan bir eser olmasından ziyade, sıradan bir yurttaşın diliyle yazılmış formdadır. Anlaşılan o ki, bu form, esere daha da çekicilik kazandırmıştır. Mesela “Ne zaman içtenlikle mutlu olmak istersen birlikte yaşadığın tanıdığın insanların özelliklerini düşün; örneğin birinin enerjisini, diğerinin alçakgönüllülüğünü, bir başkasının cömertliğini bir diğerinin ise başka bir özelliğini düşün.” şeklindeki sözler ise, eserin sohbet havasında yazıldığını okuyucuya hissettirmektedir.

Marcus Aurelius’un insan yaşamı konusundaki görüşleri de ilgi çekicidir. Ona göre insan yaşamı ister kırk yılda soruşturulsun, ister on bin yıl soruşturulsun fark etmez, hepsi aynıdır; o, topraktan gelen toprağa, gökteki bir tohumdan filizlenenin ise göğe döneceği kanaatindedir. Marcus Aurelius, eserinde insanın mutlu yaşamasının imkanını da ele alır. Ona göre mutluluğun formülü, insanın doğasının talep ettiği şeyleri yapmakta gizlidir. Bunun yolu ise kişinin eğilimlerini bilmekten ve eylemlerini yöneten ilkelere sahip olmaktan geçer. Kanaatimizce, günümüz insanının en büyük açmazlarından birisi, neye eğiliminin olduğunu fark edememiş olmasıdır; bu yüzden kişiye kendi yeteneklerini fark ettirecek eğitim anlayışına her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır.

Marcus Aurelius, insanların kır evlerinde, deniz kenarlarında ve dağlarda inzivaya çekilerek yer aradıklarını işaret ederek okuyucunun da buna şiddetli bir özlem duyduğuna değinir. Ona göre bu özlem çok cahilcedir. O, insan dilediği zaman kendi içinde inzivaya çekilebileceği kanaatindedir. Okuyucuya ne için yaratıldığını anımsatıcı soruları yöneltirken, keyif almanın formülünü insana özgü şeylerde arar. Bir bakıma kendi türüne iyi davranmak, diğerlerinin duygularının esiri olmamak ve evrenin doğasına ilişkin düşünmek insana keyif veren şeyler arasındadır. Marcus Aurelius’un bu tespitleri insanın mutluluğunun yegane yolunun onun tabiatıyla uyumlu bir hayat sürdürmesinden geçtiğini düşündürür.

Marcus Aurelius, bütün işlerin ve sanatların hedefinin, üretilen şeylerin üretildiği amaca uygun olmasıyla ilişkilendirir. Başkalarının sözlerini dinlerken bile onları dikkatle dinlemeye ve konuşan kişinin zihnine girmeye çalışmamızı salık verir. Onun “Bu adam iyi ve kötü hakkında ne gibi düşüncelere sahiptir?” sözü, günümüz insanına arkadaş ve dost seçiminde ışık tutar niteliktedir. Arıların üzerine düşen her şeyi yaptıklarını ve ellerinden geldiğince dünyanın düzeninde katkıda bulunduklarına yer veren Marcus Aurelius, insanın eyleme geçmek, dahası çaba harcamak için dünyaya geldiğini ileri sürer. Çalışırken yemek yemeyi ve yıkanmayı dahi unutan insanların, işlerini seven insanlar olarak değerlendirir. Marcus Aurelius’un örnek olarak gösterdiği tiplerin, tutkusunu takip edip zamanı unutan insanlara karşılık geldiği kanaatindeyiz. Geleceği inşa edecek şahsiyetlerin de, tıpkı geçmişte olduğu gibi, bu tipler arasından çıkacağı inancını korumaktayız.

Marcus Aurelius, her şeyin birbirine bağlı olduğunu ve bu bağın da kutsal olduğunu ifade eder. Ona göre nereye gidersek gidelim hiçbir şey bir diğerine yabancı değildir. Şeylerin birbirini nasıl dönüştüklerini anlayabilmek için bir yöntem bulmamız gerektiğini işaretle, dikkatimizi sürekli bu konuya vermemizi salık verir, ayrıca kendimizi bu konuda eğitmemizi tavsiye eder. Esasında evrendeki şeylerin birbirine bağlılığı üzerine derince uzmanlaşmanın, yaşamımızdaki diğer konularla ilişkileri daha rahat tespit etmede kolaylık kazandıracağı açıktır.

Marcus’un adalet ile ilgili görüşleri de kaydedilmeye değerdir: Ona göre “Dünyada çok değerli olan tek bir şey vardır: Gerçeğe ve adalete uygun yaşamak.” Yazgının yazdıklarını sevmeyi, bir tür Tanrı’ya saygı olarak addeden Marcus, “Senin zanaatın ne?” sorusuna da “iyi bir insan olmak” cevabını verir. Günümüzde bize düşen, önce kendi habitatımızda, akabinde başkalarının hayatında adaleti tesis edecek bir alan geliştirmek olacaktır. Bu durum iyi insan olmak için olmazsa olmaz mesabededir.

Yaşama sanatının bir dansçının sanatından ziyade güreşçinin sanatına benzeten Marcus, savunmaya dikkat etmenin önemine, öngörülmeyen saldırılar karşısında bile sağlam durup devrilmemek gerektiğine yer verir. Her insanın iç dünyasında saklı bulunan iyiliği: “İçini kaz. İyinin kaynağı içindedir ve sen kazdıkça fışkırmaya hazırdır.” şeklinde tasvir eder. Her insan fıtrat olarak iyiliğe meyilli olarak doğar. Bu durum kendi içimizdeki iyiliği fark etmenin bir tür sorumluluk olduğu gerçeğini bize haykırır.

Günümüz insanının içinde bulunduğu durumdan kurtulması için Marcus tarafından dillendirilen şu ifadeye kulak kesilmek gerekir: “Ya alıştığın yerde yaşarsın, ya da isteğinle alıştığın yerin dışına çıkarsın… Bu yüzden cesur ol.” Marcus’un yer olarak tarif ettiği metaforu sadece bir “mekan”la sınırlandırmamak gerekir. Buradaki yer ifadesini içinde bulunulan ve sizi rahatsız eden haller/durumlar şeklinde düşünmek de mümkündür. Çünkü insanın alıştığı yerde yaşaması, yaşamayı arzu ettiği yerde olamamasından çok daha güçtür. Bu durumda, cesaret kılıcını kuşanarak bulunmayı istediğimiz hale doğru emin adımlarla ilerlemek durumundayız. Sözümüzü Marcus’a atfedilen, kulaklarımızda çınlamasına izin verdiğimiz takdirde hâlet-i ruhiyemizi görece daha güçlü kılacak şu sözü ile noktalayalım: “Dalgaların art arda gelip çarptıkları kaya gibi ol: sağlam, kıpırtısız, çevresinde kaynayan suların dinginleşmesini seyreden…

Kendime Düşünceler

Marcus Aurelius

Çev. Y. Emre Ceren

Türkiye İş Bankası Yayınları

İstanbul 2023

132 sayfa

Yorum bırakın