Yunus Emre’nin Evrenselliği Işığında İnsanı Yeniden İnşa Etmek Mümkün Mü?

Kimi insanlar hayatları ile destansı bir profil çizerken, kimileri de içe geçmiş menkıbeleriyle hayatımıza su misali akıp giriverirler. Yunus Emre de tarihi kaynakların hayatı hakkında verdiği bilgilerin sınırlılığına karşın, bıraktığı prensiplerle ölü gönüllere nefes olmayı başarmış abidevi bir şahsiyettir. Anadolu Selçuklu Devleti’nin dağılmaya yüz tuttuğu, küçük büyük Türk beyliklerinin kurulmaya başladığı bir dönemde yaşayan Yunus, 1240 yılında Sarıköy doğumlu olup, şiirlerindeki insan sevgisi ve duru Türkçe’siyle düşünce tarihimize damga vurmuştur. Yollar içinde yol olduğunu, kullar içinde kul olduğunu düşündüren Yunus, eserlerinde hayatı ile değil de fikirleriyle öne çıkması, kişiden çok esere önem gösterilmesi gerektiğini çıkarsamak adına da ayrıca düşündürücüdür.

Mehmet Fuat Köprülü, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar adlı eserinde medeniyet tarihimiz açısından son derece önemli bi şahsiyet olan Yunus’un Sivrihisar yahut Bolu civarında Sakarya suyuna yakın bir bölgede hayat sürmüş bir Türkmen olduğunu ileri sürer. Tapduk Emre’ye otuz yıl hizmet etmiş olan Yunus’un bu etkisi elbette onun gönül insanı olması ile yakından ilgilidir. Onun şiirleri, “gönül insanı” tanımlamasına ne kadar layık bir kişi olduğunu anlamak için yeterlidir.

Yunus, bir yandan Anadolu mayasının şekillenmesinde şiirleri ile derin ufuklar çizerken, öte yandan “gönül”e atfettiği değerle günümüz insanı için de rehber konumundadır. Onun gönlündeki sevgi iklimi, yaratılanı yaratandan dolayı hoşgörüme düsturuna dayanır. Yunus’un, “Ben gelmedim dava için, Benim işim sevi için, Dostun evi gönüllerdir, Gönüller yapmaya geldim.” ifadeleri kalbinde insana dair beslediği derin sevgiyi yansıttığı gibi, “sevgi” ve “aşk” kavramları ile ne kadar özdeş bir hayat sürdüğünü anlamamıza da olanak tanır.

Sevenin sevdiği için yaptığı fedakarlığı anlama konusunda Yunus önemli bir kilometre taşıdır. Aşık’ın maşuk’un emirlerine uyması yine bu sevgi ile mümkündür. Yunus, iletişimin insan için ne kadar ehemmiyetli olduğunu kavramış bir kişi olarak, muhabbeti inşa etmenin de insanlarla tanışmaktan geçtiğine dikkat çeker. “Gelin tanış olalım, işi kolay kılalım, sevelim sevilelim, dünya kimseye kalmaz” ifadeleri, onun iletişim psikolojini yönetmekte güçlü bir rehber olduğunu yansıtır niteliktedir.

Günümüzde modern hayatın dayatmalarına maruz kalan insanların karşılaştığı en önemli problemler, bana öyle geliyor ki, muhabbetsizlikten ileri gelmektedir. İnsanoğlunun hayatında mutluluğu yakalamanın yolu da yine sevgiden geçmektedir. Gündelik yaşamda gerek aile yapılarındaki kırılmalar, gerek toplum katmanları arasındaki uyumsuzluklar gerekse etkileşimde olduğumuz insanlarla olan ilişkilerde muhabbet eksikliği kişinin sağlıklı bir birey olarak toplumda var olmasını da güçleştirmektedir. İşte tam da bu noktada, Yunus Emre’ye göre toplumda sağlıklı bir ilişki inşa etmenin imkanı, yine birbirimizi sevmekten geçmektedir.

Sonuç olarak, insanı yeniden inşa etmenin imkanı bağlamında, ilim okunmaktan gayenin insanın kendini bilmesi olarak gören Yunus, bugün birçok yerde mezarının olması onun fikirlerinin halkta karşılık bulduğunu, ilkelerinin benimsendiğini göz önüne sermektedir. Kanaatimizce onu Türk edebiyatının en büyük şairlerinden birisi yapan şey sadece şiirlerindeki Türkçe sevgisi ve dili kullanmadaki yetkinliği olmayıp, hayatın özünün sevgiden oluştuğuna yaptığı göndermeler ve “seven bir insan modeli” inşa etme yolunda gösterdiği örneklikle ilgilidir. Ünlü Rus yazar Tolstoy tarafından modern zamanlarda dillendirilecek “İnsan Ne İle Yaşar?” sorusunun cevabını, yüzyıllar öncesinde “sevgi”yi işaret eden Yunus’un sevgi temelli yaklaşımlarında bulmak mümkündür. Onun sevgi ekseninde inşa ettiği bu insan modeli, modern insanının birçok açmazına merhem olacaktır.

İleri okuma için kaynaklar:

Yunus Emre, Divan, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2021.

Kamil Sarıtaş, Yunus Emre’de Sevgi Anlayışı. Erişim Adresi: https://yumer.ogu.edu.tr/Sayfa/Index/40/yunus-emrede-sevgi-anlayisi

Mehmet Fuat Köprülü, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Üçüncü Baskı, Ankara, s.262-264

Yorum bırakın